Aym, Cezaevindeyken Yeniden Saylav Seçildiği İçin Boşaltma Edilen Leyla Güven’in İtiraz Konusunda Yine Tutuklanmasını Anayasa’ya Muhalif Buldu

Anayasa Mahkemesi (AYM), çarkıt HDP Saylav Leyla Cesaret’in, 31 Sülale 2018 tarihinde tutuklanmasının ardından yeniden milletvekili seçilmesi ve bu yüzden tahliye edilmesini müteakip itiraz üstüne yeniden tutuklanmasının Temel’ya aykırı olduğuna hükmetti.

2015 yılında yapılan umumi seçimde HDP listesinden Şanlıurfa Milletvekili kendisine TBMM’ye giren Leyla Güven, Diyarbakır Cumhuriyet Altını Başsavcılığı’nda yürütülen bire bir anket kapsamında, 31 Ocak 2018 tarihinde ‘terör örgütü üyeliği’ suçundan tutuklanmıştı. Cesaret, kendisi cezaevindeyken 24 Haziran 2018 tarihinde yapılan umumi seçimde bu misil Hakkari’den saylav seçilmişti. Baştan seçildiği amacıyla cezaevinden tahliye edilen Leyla Hamaset, itiraz sonucu esasen tutuklanmıştı.

AYM, Leyla Çekinmezlik’in bu nedenle yaptığı bireysel başvuruyu karara bağladı. AYM, Hamaset’in sevimli hürriyeti ve güvenliği hakkının, milletvekili seçilmesi sonrasında üzerine verilen ikinci tevkif karar ile ihlal edildiğine hükmetti.

AYM, kararının gerekçesinde şunları belirtti:

“Teşri dokunulmazlığını düzenleyen anılan Esas hükmü uyarınca seçimden önceki yahut sonraları bire bir suç işlediği istikbal sürülen bire bir milletvekilinin Meclis’in kararı olmadıkça tutulması, sorguya çekilmesi, tutuklanması yahut yargılanması cins değildir. Bu durumda teşrii masuniyet, taban namına milletvekillerinin tutuklanmalarının önünde direkt Esas’dan kaynaklanan tıpkısı engel oluşturmaktadır.

Esas’nın 83. maddesinde milletvekilleri için teşri dokunulmazlığına ilgilendiren güvencelere yer mevdu, bu çerçevede yasama dokunulmazlığının istisnasını oluşturan haller belirtilirken Kanunuesasi’nın 14. maddesine yöneltme yapılarak bu maddedeki durumların seçimden ilk soruşturmasına başlanmış olması kaydıyla ayrıklık kapsamında olduğu ifade edilmiştir.

“TEŞRI DOKUNULMAZLIĞI KAPSAMI DIŞINDA TUTULACAK TAKSIRAT KANUN İLE BELİRLENMEMİŞ”

Anayasa koyucu, Temel’nı 83. maddesinin ikinci fıkrasında vadi düzlük ‘Temel’nın 14’üncü maddesindeki durumlar’ ibaresi kapsamındaki suçların neler olduğunu berrak belirlememiş, kanun koyucu de söz konusu suçları belirleyen bire bir kanuncu düzenleme etme için gitmemiştir. Bu nedenle üstelik basamak mahkemeleri, yargılamaya bahis edilen suçun Anayasa’nın 14. maddesi kapsamına giren tıpkısı suç olup olmadığını yasa koyucu eliyle çıkarılmış bulunan bir kanun metnini yorumlayıp uygulayarak değil, direkt Temel hükmünü yorumlayıp uygulayarak belirlemektedir. O halde adım mahkemelerinin Esas’nın 14. maddesine ilişkin olarak yaptığı yorumun öngörülebilirliği ve belirliliği anlatım fail kanunilik ölçütüne makul olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Norm denetiminde olduğu üzere ferdî müracaat önünde birlikte Anaysa maddelerinin sonuncu kıymetlendirme yetkisi Esas Mahkemesi’ne aittir.

Anayasa’nın 14. maddesinin üçüncü fıkrasında ‘Bu hükümlere karşıt faaliyette bulunanlar karşı uygulanacak müeyyideler kanunla düzenlenir’ hükmüne düzlük verilmiştir. yasa koyucu, ukubet kanunlarında birçok yanlışlık tipini düzenlemiş olmasına rağmen bu suç tiplerinden hangilerinin Temel’nın 14. maddesi kapsamında olduğu, TBMM’nin iradesinin ürünü olan aynı yasa ile sınırlı değildir. Ukubet Kanunu’ndaki suçlardan hangilerinin 14. madde kapsamına dahil edileceği ve nedeniyle teşri dokunulmazlığının kapsamı dışında tutulacağı, Temel’nın 14. maddesinin bir numara ve ikinci fıkralarının genel ifadelerine verilebilecek yukarıda açıklana beklenen yorumlardan hangisinin uygulayıcılar marifetiyle tercih edileceğine bağlıdır.

“KANUNLA BELLİ OLMADIĞI SÜRECE YARGI ORGANLARININ YAPTIĞI YORUMLAR, BELİRLİ VE ÖNGÖRÜLEBİLİR DEĞİL”

Bu itibarla Anayasa’nın 14. maddesindeki durumların kapsamını ortaya koyan yasama dokunulmazlığının güvencelerini sağlayacak öngörülebilirlikte anayasal veya kanuncu kuralların bulunmaması karşısında, Esas’nın 14. maddesinin üçüncü fıkrasından ve Anayasa’nın seçme, seçilme ve siyasal faaliyette bulunma hakkını düzenleyen 67. maddesinin üçüncü fıkrası hükümlerinden hareketle Kanunuesasi’nın 83. maddesinin ikinci fıkrasında yer kayran ‘Esas’nın 14. maddesindeki durumlar’ ibaresinin kapsamına ne suçların girdiği üzerine yasa koyucunun düzenlemesi dışında hız organlarınca yapılan yorumlarla belirlilik ve öngörülebilirliği sağlamanın türlü olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

Anılan kararda, lüzumlu teşri dokunulmazlığını siper altına düz Anayasa’nın 83. maddesinin gerekse ana doğruluk ve hürriyetinin kötüye kullanılmasını yasaklayan Esas’nın 14. maddesinin fakat demokrasinin korunması bağlamında ve doğruluk eksenli yorumlandıkları taktirde işlevlerini tekmil kendisine yerine getirebileceği, mahkemelerin söz konusu anayasal hükümleri özgürlükler lehine yorumladıkları kabilinden onları böyle tıpkı kıymetlendirme yapmaya atıf edecek esasa ve usule ait güvencelerin olduğu benzeri yasalı sistemin bile bulunmadığı değerlendirilmiştir.

Netice adına, konkre olayda, 24 Haziran 2018 tarihinde yapılan Cumhurbaşkanlığı Seçimi ve 27. Zaman Saylav Umumi Seçimi’nde milletvekili seçilmesinden ve genel yerine teşri dokunulmazlığına erbap olmasından sonraları tahliye edilen başvurucunun, önünde aracısız Esas’dan kaynaklanan tıpkısı engel olmasına karşın baştan tutuklanarak hürriyetinden mahrum bırakılması, yasama dokunulmazlığına ilişik güvencelerin yer aldığı Temel’nın 83. maddesiyle bağdaşmamaktadır.”

Share: